'AİLE' DİZİSİ VE NARSİST ANNE-OĞUL İLİŞKİSİ

Dünyaya gelinen ilk andan itibaren anne ile bebek arasında çok güçlü ve özel bir bağ oluşur. Annenin ruhsal hali, sağlığı, karakteri, davranışları ve duygularıyla kendini belli eden bu bağın erken dönem yaşantılarımızda, gelişimimizde, çocukluğumuzda ve hatta yetişkinliğimizde bile önemli bir rolü vardır. İncelemesini yaptığımız bu dizide, Hülya Soykan, narsist ve oğlu Aslan Soykan’a bağımlı bir annedir. Bu yazımızda dizideki sağlıksız ve manipülatif anne-oğul ilişkisini ve bu ilişkinin Aslan Soykan’ın hayatı üzerinde nasıl bir etki yarattığını gözlemleyeceğiz.

Mayıs 8, 2023 - 15:13
Mayıs 9, 2023 - 16:10
 0  197
'AİLE' DİZİSİ VE NARSİST ANNE-OĞUL İLİŞKİSİ
AİLE DİZİSİ VE NARSİST ANNE-OĞUL İLİŞKİSİ

Soykan ailesi, Türkiye’nin en ünlü medyatik ve mafya ailesinden birisidir. Babasının intahar etmesiyle Aslan Soykan, ailesinin lideri konumuna gelmiştir. Aile travmalarıyla baş etmeye çalışırken bir yandan da babasının lideri olduğu karanlık işleri bırakmak için çabalamaktadır. Devin Akın ile yolları kesişince Aslan Soykan’ın hayatı tamamen değişmiştir. Birbirlerine aşık olan bu çift, birlikte olabilmek için Hülya Soykan gibi güçlü bir engeli aşmaya çalışırlar. Daha önce de Aslan’ın hayatındaki kadınlara tuzak kurarak ve manipüle ederek onları Aslan’dan uzaklaştıran anne Hülya Soykan, Devin’in diğerleri gibi olmadığını, kendisine güçlü bir rakip olduğunu fark eder ve bu manipülasyonlarını daha da arttırarak onları ayırmaya çalışır. 

Oğlu bir kadına aşık olmuş ve mutlu bir ilişki sürdürürken, bir anne, neden bu mutluluğu bozmak ister? Bu dizide bu sorunun cevabı erken dönem yaşantılarından beri süregelen, anne-oğul arasındaki bağımlı ve narsist ilişkidir. Bağımlı ve narsist ilişki ne anlama gelmektedir?

Bir anne ve çocuğu arasındaki bağ, çocuğun bütün yaşamını etkileyen önemli bir şeydir fakat bu bağ ile bağımlı olmak aynı şey değildir. Bağımlı ilişki, türlü manipülasyonları beraberinde getirir. Sağlıklı bir anne-oğul ilişkisinin aksine anne, oğlu olmadan yaşayamayacağı düşüncesiyle hareket eder. Bir annenin narsist olması da bağımlılık dahil benzer sonuçları doğurur. Anne, çocuğunu kendisinin bir uzantısı olarak görür. Onu bağımsız bir birey olarak görmeyi reddederler ve sürekli kontrol etmek isterler. Narsist bir anne, gerçekçi olmayan ihtiyaçlarını karşılamak için sürekli oğlunu kullanır ve bu ihtiyaçları karşılamanın onun görevi olduğunu çocuğuna empoze eder. Hatta anne, oğlunu yedek bir eş olarak görür. ‘Aile’ dizisinde Hülya Soykan’ın eşi öldüğü için bu durum daha belirgin hale gelir. Babası öldükten sonra babasının yerine işleri devam ettiren, ailesine bakan, koruyan, annenin isteklerini yerine getiren kişi Aslan olduğu için bu durum onu direkt ailenin babası pozisyonuna düşürür.

Narsist bir annenin diğer özelliği ise kendini, oğlunu, ailesini diğer herkesten üstün görebilmesidir. Dizide Soykan ailesi gerçekten güçlü ve ünlü bir ailedir fakat bunun yanı sıra Hülya Soykan’ın, ailesinin bu güçlü imajını korumak için üstün çabası, kontrol takıntısı ve bir hatalarının duyulmasıyla bu gücün azalacağı konusundaki aşırı kaygısı belirgindir. Cemiyetteki insanlara bağımlı bir ilişkisinin olduğu Aslan’ı, kendisini ve kendisinin yarattığını düşündüğü güçlü ailesini coşkuyla över. Fakat bir yandan da aileden dışladığı diğer oğlu Cihan Soykan’ın bahsini hiç açmaz çünkü Cihan, bu gücü sarsacak bir hata yapmıştır.

Bu coşkulu övgü durumunun sonsuza kadar sürmesi mümkün değildir çünkü erken dönemlerinden beri sürekli kontrol ettiği Aslan artık yetişkin bir insandır. Gerçekçi olmayan beklentilerini her zaman her koşulda karşılayacak yaşı geçmiştir ve otoriteyi sorgulamaya başlamıştır. Bu durumda annenin, oğluyla arasındaki bağımlılığı güçlendirecek bazı söylemleri olmaya başlayabilir.

“Sen benim en değerli varlığımsın. Sana zarar verecek hiçbir şey yapmam, ben seni düşünüyorum.”

“Seni bu dünyada gerçekten sadece annen sevebilir.”

“O kız sana göre değil, ailemize göre değil. İlişkiniz zaten uzun sürmez.”

Bu gibi söylemlere dizide de sıklıkla şahit oluruz. Anne Hülya Soykan, özellikle Devin için bu söylemlere sıklıkla başvurur çünkü kendi ve oğlu arasındaki en büyük tehdit Devin’dir.

Narsist bir anne, oğlu aralarındaki ilişkiye zarar verecek bir hareket sergilediğinde çeşitli manipülasyonlar kullanabilir. Küsme, oğlunu görmezden gelme veya soğuk davranma bu manipülasyonlardan birisidir. Dizide Hülya Soykan’ın bu manipülasyonunu ilk olarak Aslan’ın akşam yemeğine gelmeyip Devin ile vakit geçirdiğini öğrendiğinde kullanır. Daha sonralarda ise yine Aslan’a, Devin ile alakalı tartışmalarından sonra soğuk davrandığını görürüz. Tabi ki bağımlı ve narsist bir anneyle büyüyen Aslan için bu durum görmezden gelinemeyecek kadar sıkıntı vericidir. Tartışmalarında haklı olsa bile annesinden özür dileyip gönlünü almaya çalışan taraf o olur. Hülya Soykan ise kontrol etme gücünün farkına varır ve bu durumdan zevk alır.

Narsist bir anne, oğlunu hayatının geri kalanında kontrol etmek ve kendine bağlamak için her şeyi yapabilir. Yalan söylemek de buna dahildir. Oğlunun aşk gibi güzel ve güçlü bir duygu beslemesini, ailesi dışında birisinden sevgi görme ihtiyacını görmezden gelebilir. Hülya Soykan’ın Devin’e, Aslan ile ilişki yaşarken dikkat etmesi gerektiğini, hayatındaki diğer kadınlar gibi Aslan’ın Devin’i de yalnız bırakmasından korktuğunu söyledikten sonra, Aslan’a Devin’in terbiyesiz ve ailesinin kötü olduğunu anlatması buna bir örnektir. Narsist bir ebeveyn, yalan söyleyerek manipüle etmeyi sadece eş adaylarına değil aile üyelerine de yapabilir. Hülya Soykan’ın Aslan ile ağabeyi Cihan’ın arasının bozuk kalmasını sağlamak için Cihan’ı manipüle etmesi gibi.

Narsist bir anneye sahip olmak yetişkinlik hayatında bazı problemlere neden olabilir. Gerçekçi olmayan ihtiyaçlarını karşılayamadığında öfkeyle karşılık veren bir anneyle büyüyen çocuk, yetişkinlik hayatında da annesinin ihtiyaçlarını kendinden öte tutması gerektiği, öncelikli olarak annesiyle ilgilenmesi gerektiği davranış modelini sürdürebilir. Hayatına bir kadın girdiğinde ise annesi ve sevgilisi arasında kalması onda bir suçluluk duygusu yaratır. Zaten anne, oğlunun kendisine olan bağlılığı azalmasın diye hayatına bir kadının girdiğini anladığı anda çeşitli manipülasyonlara başvurarak oğlunun hayatına kendisinden başka bir kadının girmesini engeller. Örneğin Hülya Soykan, Aslan’a aşık bir kadını hayatlarından çıkarmak için arabayla kaza yapmasını sağlamıştı veya Devin ile ayrı bir evde yaşamasınlar diye çeşitli planlar kurmuştu. Böyle bir anneye sahip birisi, yakın ilişkiler kurmakta zorluk çekerler. Aile dizisinde de Aslan Soykan’ın Devin’den önce hiç ciddi bir ilişkisi olmamıştır. Narsist ve bağımlı bir anneyle büyüyen bir çocuğun yetişkinliğinde annesine benzeyen bir kadınla narsist ve bağımlı bir ilişki kurması muhtemeldir. Aile dizisinde de Devin ve Hülya Soykan arasındaki benzerliklerin varlığı gündem konusu olmuştur. Ayrıca narsist bir anneye sahip birisi, Aslan’ın, ablasının kocasını, ablasını aldatırken gördüğünde Devin ve arkadaşlarının önünde ölesiye dövmesi örneğinde olduğu gibi yetişkinliğinde dürtüsel ve aşırı tepkiler veren, duygularıyla başa çıkmakta zorlanan birisi olabilir.

Dizide bir psikolog olan ve Aslan ile annesinin arasındaki bu toksik ilişkinin farkında olan Devin’in Hülya Soykan’a yaptığı bir konuşma ile bitirmek istiyorum.

“Mesleğim gereği bazen öyle şeylerle karşılaşıyorum ki inanamazsınız. Oğluna tapanlar mı dersiniz, oğlunun hayatına giren bütün kadınları didik didik araştıranlar mı dersiniz, oğlunu ondan çalacak diye gece uyku bile uyuyamayanlar mı dersiniz... öyle sağlıksız anne-oğul ilişkileriyle dolu bir memlekette yaşıyoruz ki ne yazık ki. Zaten bu her yere sinmiş, kokuşmuş erkek egemen kafasının, suçun, kadına şiddettin, her türlü sapkınlığın altında yatan en kuvvetli sebep de ne yazık ki bu zihniyetteki annelerin yetiştirdiği erkek evlatları oluyor.”

Tepki Ekle

like

dislike

love

funny

angry

sad

wow

Aleyna Uçar İsmim Aleyna Uçar. Çağ Üniversitesi Psikoloji bölümünde 4. Sınıf öğrencisi olarak lisans eğitimimi sürdürmekteyim. Bu süreç içerisinde Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığında Stajyer Psikolog olarak görev yapmış ve çeşitli gönüllülük projelerinde yer almış bulunmaktayım. Mezun olduktan sonra planım, Klinik Psikoloji alanına ve Bilişsel Davranışçı ekole yönelmek. Sayedra Psikoloji’nin yönetim kurulunda yer almakta ve editörlük görevimi sürdürmekteyim. Okumanın, araştırmanın ve öğrenmenin sınırlarının olmadığı mesleğimde, Sayedra Psikoloji’nin bana büyük katkı sağladığı ve sağlayacağını düşünüyorum.