Virginia Woolf - Deliliğin ve Dehanın Sınırlarında

Eserleri ile kadın edebiyatının öncülerinden olan Virginia'nın hayatı dahilik ve deliliğin sınırları arasında yer almıştır. Yaratcılığının arkasındaki iyi gözlemciliği ve hayata diğer insanlara göre farklı perspektiften bakması pek çok okuyucuda onun eserlerine karşı merak uyandırmıştır. Virginia Woolf her ne kadar genç yaşta hayata veda etse de hayatı boyunca mücadele ettiği bipolar ve manik depresif rahatsızlığının işlevsizliğini yaratıcılığı ile harmanlayarak kendisi ardında büyük eserler bırakmıştır.

Şubat 1, 2024 - 18:55
Şubat 9, 2024 - 17:57
 0  8
Virginia Woolf - Deliliğin ve Dehanın Sınırlarında

Virginia Woolf 25 Ocak 1882’de Londra’da doğdu. Daha çok küçük bir yaştayken yazar olmaya karar verir. Viktorya döneminin ideal ailelerinden birine doğan Virginia'nın hayatı boyunca entelektüel ve üst seviye ortamlarda geçer. Daha sonrasında Bloomsburry adını verdikleri sanat çevresine ressam olan kız kardeşi ile katılır ve burada kendilerine has , rahat ve özgürlükçü bir ortamda eserlerini geliştirirler.

13 yaşındayken annesini kaybeder ve annesini kaybettikten çok kısa bir süre sonra da kız kardeşini kaybeden Virginia derin bir depresyona düşer. Birkaç yıl sonra babasını kaybeden Virginia zihinsel bir çöküntü yaşar. Eserleri ile kadın hareketinin öncülerinden biri haline gelen Virginia Woolf hayatı boyunca manik depresif hastalığı ile mücadele etmiştir. Virginia Woolf bipolar semptomları göstermekteydi. İntihara teşebbüs ve işlevsel bozukluklar sebebiyle hastaneye yatışla sonuçlanan durumlar söz konusuydu. Virginia'nın ailesinde psikolojik rahatsızlıklar katılımsaldı ve baba tarafından daha önce akıl hastanesinde kalmış kişiler de bulunmaktaydı. Kendi babasında ve annesinde de kalıtımsal olarak yatkınlıklar vardı. Virginia'nın annesi depresyonla mücadele ediyordu. Mental sağlığını çocukken üvey kardeşleri tarafından istismar edilmesi de olumsuz etkiler.

Eserlerinde kendi hayatından parçalar bulunur ve  kendi hayatını eserlerine yansıtır. Kişisel hayatında yaşadığı tüm bu psikolojik rahatsızlıklar onun edebi yanını zayıflatmak yerine bilakis güçlendirmiştir. Yazılarındaki dahiyanelik çılgınlık olarak adlandırılabilecek tarafından da gelmektedir. Virginia manik ataklar geçirdiği sıralarda şiirlerini çok hızlı ve yaratıcı bir şekilde yazıya geçirirdi. Hatta ünlü eserlerini hiç oturmadan ayakta yazıyordu. Depresif dönemindeyse ilham konusunda kendini çok eksik ve yetersiz hissediyordu. Bir daha iyi yazamayacak olma korkuları yaşıyordu. Bu korkular ve 2. Dünya savaşının bitmeyecek olacağına dair düşünceleri onu evlerinin yakınındaki nehre giderek ceplerini taşlarla doldurarak intihara sürüklemiştir.

Eserleri ile kadın edebiyatının öncülerinden olan Virginia'nın hayatı dahilik ve deliliğin sınırları arasında yer almıştır. Yaratcılığının arkasındaki iyi gözlemciliği ve hayata diğer insanlara göre farklı perspektiften bakması pek çok okuyucuda onun eserlerine karşı merak uyandırmıştır. Virginia Woolf her ne kadar genç yaşta hayata veda etse de hayatı boyunca mücadele ettiği bipolar ve manik depresif rahatsızlığının işlevsizliğini yaratıcılığı ile harmanlayarak kendisi ardında büyük eserler bırakmıştır.

Tepki Ekle

like

dislike

love

funny

angry

sad

wow

Meltem Pazar Odtü Kuzey Kıbrıs Kampüsünde 4.sınıf Psikoloji öğrencisiyim. Sosyal psikoloji, nöropsikoloji ve felsefe ilgi alanlarım arasında. Bu konular üzerine araştırma ve okuma yapmaktan keyif alıyorum. En sevdiğim hobim kitap okumak. Her daim yeni bilgiler edinmeyi ve öğrenmeyi seviyorum.