KUŞAKTAN KUŞAĞA TRAVMA AKTARIMI
Travma, bireyin maruz kaldığı doğal afet, savaş, göç, taciz, kaza gibi psikolojik zorluk yaratan olaylara karşı vermiş olduğu duygusal tepkidir. Travmatik olay sonucunda bireyde anksiyete, uyku bozuklukları, duygu düzenleme problemleri, depresyon gibi birtakım bozukluklar meydana gelebilmektedir. Yapılan araştırmalar travmatik deneyimlere sahip bireylerin bu deneyimleri ve dolayısıyla travmayı sonraki nesillere aktarma olasılığının çok yüksek olduğunu ortaya koymaktadır. Bu durum, kuşaklar arası travma aktarımı olarak tanımlanmaktadır.
"Seninle başlamadı… ama seninle bitebilir.’’
-Mark Wolynn, Seninle Başlamadı
Travma Nedir?
Travmatik yaşantılar, bireyin hayatın doğal akışı içerisinde karşılaştığı ve bireyin başa çıkma stratejilerini de devre dışı bırakarak bireyde psikolojik zorluk yaratan ve iz bırakan yaşantılardır. Bu yaşantılar bireyde depresyon, anksiyete gibi ruhsal belirtiler ve çarpıntı, titreme gibi fiziksel belirtiler ortaya çıkartabilmektedir. Travmatik deneyimin yıkıcılığına ve bireyi etkileme boyutuna bağlı olarak sonraki nesillere de aktarılabilmektedir. Bu travma aktarımına psikolojik ve biyolojik yaklaşımlar da bulunmaktadır.
Travmanın Kuşaktan Kuşağa Aktarımı
Kuşaklararası travma aktarımı bireysel ve toplumsal nitelikteki travmaların bedensel ve ruhsal olarak sonraki kuşaklara aktarılmasını kapsamaktadır. Toplumsal travmalar daha geniş bir kitleyi etkilemekle birlikte daha kolay araştırılabilmektedir. Travmanın kuşaklar arası aktarımı üzerine ilk çalışmalar soykırım ve savaş mağdurlarının çocukları üzerinde yapılan çalışmalarla başlamıştır. Bireysel travmaların aktarımını ilişkin çalışma verileri toplumsal travma çalışmalarının verilerine göre daha kısıtlıdır. Çalışmalar soykırım gibi toplumsal travmalar yaşamış bireylerin çocuklarına ve hatta torunlarına bu travmayı aktarabildiğini ve bunun nasıl olduğuna ilişkin bilgileri verebilmekteyken taciz gibi bireysel travmaların sonraki nesillere nasıl aktarılabildiğine ilişkin bilgiler oldukça sınırlıdır.
Travmanın Genler Aracılığıyla Aktarılması
Biyolojik yaklaşımlar üzerine hala tartışılsa da elimizdeki veriler travmanın genler aracılığıyla da aktarılabildiğini göstermiştir. Bu travmalar ve etkileri de gelecek kuşaklara epigenetik olarak miras kalabilir. Epigenetik değişim kavramı normalde aktif olmayan genlerin çeşitli koşullar sonucunda aktif olmasını tanımlamaktadır. Bu bakış açısıyla, genler aracılığıyla çocuğa aktarılan travmanın yetiştiği ortam ve maruz kaldığı koşullar sonucunda aktive olarak travma açığa çıkabilmektedir. Hamileliğinde yoğun strese maruz kalan ve travma sonrası stres bozukluğu sahibi olan ebeveynlerin çocuklarının da diğer çocuklara göre strese daha yatkın olarak dünyaya geldikleri bazı çalışmalarca ortaya konmaktadır. Bunun sonucunda travma geliştirme olasılığının da artmakta olduğunu anlayabiliriz.
II. Dünya Savaşı sırasında işkence gören, toplama kamplarında bulunan veya işkenceye tanık olan insanlar üzerinde yapılan çalışmada, soykırımdan kurtulanların çocuklarının genleri ile hiç travmaya maruz kalmamış kişilerin çocuklarının genleri karşılaştırıldığında aralarında belirgin bir fark gözlemlenmiştir. Araştırmacılara göre bu genetik değişiklik ebeveynlerin yaşadığı ciddi travmaya bağlı olarak ortaya çıkmıştır.
Ayrıca yapılan son araştırmalar genler aracılığıyla baş etme mekanizmalarının da kuşaklara aktarıldığını göstermiştir. Ailesi kıtlık, deprem, sel veya savaş görmüş bireylerde çocukların stres ve durumla baş etme stratejilerinin aktarılmaktadır. Travmalarıyla sağlıklı bir şekilde baş eden ebeveynlerin çocuklarının da herhangi bir durumla karşı karşıya geldiklerinde stresle baş edebilme ve durumu işleyebilme kapasitelerinin daha yüksek olduğu görülmektedir.
Sosyal Öğrenme Yoluyla Travma Aktarımı
Travma yaşamış kişiler yaşadıkları deneyim sonucunda durumlara ve bireylere karşı bazı tepkiler ve baş etme stratejileri geliştirmektedirler. Ebeveyn olduklarında geliştirdikleri bu tepki ve stratejilerini çocuklarıyla kurdukları ilişkilerine ve onlara yaklaşımlarına da yansıtmaktadırlar. Ebeveynlerini örnek alan, onlarla özdeşim kuran ve onların koyduğu kurallar içerinde yaşayan çocukların da bu durum sonucunda onların davranış örüntülerini taklit ettikleri; tepki ve stratejilerini içselleştirdikleri gözlemlenmektedir. Travmatik deneyimi olan ebeveynlerin çocuklarının travmatik bağlanma olarak adlandırılan bir bağlanma türü geliştirdikleri görülmektedir. Ebeveynlerin olumsuz deneyimler sonucu geliştirdikleri aşırı katı, mükemmeliyetçi tutumlarıyla büyüyen çocuklar da bu tutumları içselleştirebilir ya da tam tersi bir kaçınma gerçekleştirebilirler. Örneğin, annenin karanlık korkusu zamanla anneyi gözlemleme ve annenin tutumları sonucu çocuğun da korkusu haline gelir. Böylece annenin travmasını içselleştirmiş olmaktadır. Bütün bunların yanında ailenin deneyimlemiş olduğu travmayı filtreleme olmaksızın açık ve net bir şekilde çocuğa aktarılması da çocukta travma açığa çıkartabilmektedir.
Genel olarak ele alırsak travma aktarımı etkileyen faktörler şunlardır:
- Ebeveynlerin çocuklarını yetiştirme tarzı
- Ebeveyni ile çocuk arasında kurulan ilişki
- Ebeveynlerin çocuklara travmayı işleme şekli
- Çocukların aktarılan travmayı nasıl deneyimleyeceği
Bu konu hakkında daha detaylı bilgi almak isterseniz Mark Wolynn tarafından yazılan ‘Seninle Başlamadı’ adlı kitabı okumanızı öneririm.
KAYNAKÇA
Çelik, C. (2022, Agustos 22). Kuşaklar Arası Travma Aktarımı. Cemil Çelik: https://www.cemilcelik.com.tr/kusaklar-arasi-travma-aktarimi/ adresinden alındı
Karatay, G. (2020). Tarihsel/Toplumsal Travmalar ve Kuşaklararası Aktarımı Biçimleri Üzerine. Süreli Tıp Eğitimi Dergisi,29, 373-379. doi: 10.17942/sted.767797
Mona Psikoloji. (2020, Kasım 10). Travmanın Kuşaklararası Aktarımı. Mona Psikoloji: https://www.monapsikoloji.com/travmanin-kusaklararasi-aktarimi/ adresinden alındı
Tepki Ekle